Mersin’de geçtiğimiz aylarda 7. sınıf öğrencisi bir çocuğun okul tuvaletinde öldürülmesiyle gündeme gelen simülasyon oyununda benzer cinayet sahnesinin yer alması tüyler ürperten gerçeği ortaya çıkardı. Türkiye’de yine bir “oyun” alarmı..
Türkiye’de yine bir “oyun” alarmı verildi. Mersin’de bir okulda yaşanan cinayet sonrası gözler “Yandere Simulator” adlı oyuna çevrildi. Uzmanlar aileleri çok net bir ifadeleyle uyardı.
Sabah gazetesinden Yunus Emre Kavak’ın haberine göre milyonlarca oynayanı ve izleyeni olan simülasyon oyunu henüz küçük yaştaki çocuklara adeta adam öldürme teknikleri veriyor ve öldürmeye teşvik ediyor. Bu oyunun psikolojik, sosyal ve hukuki etkilerini uzmanlar şöyle yorumladı:
Doç. Dr. Psikiyatrist Armağan Samancı; “İnsanların hayallerinde bazı şeyleri yapması günlük hayatlarına da yansır. Bir şeyi hayalinde yapmak istiyorsa bu gerçek hayatına da yansır. Özellikle altyapısında saldırganlık ve başkasına zarar verme eğilimi olan kişilerde bunu gerçeğe yansıtma eğilimi daha yüksek olabilir.
Sanal dünya oyun dünyası özellikle kontrolü çok zor ve zayıf olan bir dünya burada devletlerin kontrolleri de zor oluyor. Bir şeyin zararlı olduğu epey bir zaman geçtikten sonra ortaya çıkıyor. Bu oyunlarda da böyle zararlı sonuçları ayyuka çıktığında iş işten geçmiş oluyor. Bu tarz oyunlar tamamen ticari kaygılarla yapıldığı için hiçbir toplum yargısı olmuyor. Kişilerin hazzını kazanma dürtüsünü harekete geçirmek için yapılıyor. Burada da kazanmak için ne yaparsanız yapın mubahtır devreye giriyor.
Bizim geleneksel toplumumuzun özünde iyi birey yetiştirmek üzerinedir. Bu oyunlar toplumun bu durumunun tam zıttı. Toplumsal olarak iyilik hissi ile tam zıt düşen bir yapı. Burada çözüm zor ancak sanal dünyanın da gerçek dünya kuralları ile yönetilmesi, kanun ve yönetmeliğe uygun olması gerekir” dedi.
Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Görsel İletişim Tasarımı Anabilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Ali Murat Kırık; “Bir lisede geçen ve oyuncunun görevi okuldaki tüm rakiplerini tek tek öldürmek olan bir simülasyon oyunu son günlerde giderek popüler hale gelmeye başladı. Her ne kadar oyunda yaş sınırı olarak +18 ibaresi belirtilmiş olsa da oyun içerisindeki şiddet, kan, zorbalık özellikle gelişim çağındaki çocukları için potansiyel bir tehdit halini almaya başlamıştır.
Suç ve cinayet işledikçe kazanan karakterle özdeşleşen çocukların şüphesiz ki okullarda akran zorbalığına sebebiyet vermesi kuvvetle muhtemeldir. Okulda birbirine şiddet uygulayan çocukların ister istemez çizgi film ve oyunlardaki sahnelerden esinlendiğini geçmişte yaşanan tecrübelerden ve vakalardan ne yazık ki tespit edebiliyoruz. Oyunda kız öğrencilerin eşyalarını çalmak, insanları kaçırdıktan sonra işkence etmek, boğmak, yaralamak, öldürmek son derece normal bir eylemmiş gibi sunuluyor” ifadelerini kullandı.
Doç. Dr. Kırık şöyle devam etti: “Oyunda “amaca ulaşmak için ölüm bile mubahtır” teması açık bir şekilde sunuluyor. Bir müzik enstrümanı bile suç aleti olarak ana karakter tarafından kullanılıyor. Çocukların fan sayfaları oluşturup bu ve benzeri şiddet içerikli oyunları sosyal medyadan paylaşması da tehlikenin boyutlarını açık bir şekilde gözler önüne sermektedir.
Farklı şiddet unsurlarını içeren oyunlar çocukları akranlarına yönelik tehlikeli davranışlarda bulunmaya teşvik edebilmektedir. Nitekim şiddet içerikli oyunlara eğilimi olan çocukların yaşıtlarına göre daha agresif olduğuna yönelik farklı araştırmalar literatürde yer almaktadır.”
“Bu tip vakalarla karşı karşıya kalmamak adına medya okuryazarlığının özellikle yaygınlaştırılması ve okullarda çocuklara yönelik farkındalık çalışmalarının yürütülmesi son derece önemlidir. Yine aile içi iletişimin güçlendirilerek ebeveynlerin dijital çağda iyi birer gözlemci olması, çocuklarını takip etmeleri, bu tip sorunlarla karşı karşıya kalmama adına oldukça faydalı olmaktadır. Akıllı cihazları bir kenara bırakarak dijital detoks yapmak ve çocuklarla birlikte planlanacak aktiviteler dijital oyun bağımlılığıyla mücadele noktasında da elzemdir.”
Avukat Tuğçe Barışhan ise şunları söyledi: “Oyunları, dersleri, iletişimleri dijitalleşen çocuklarımız sürekli bir etki altında kalmakta. Teknolojinin sağladığı avantajların yanı sıra neden olduğu risk de oldukça büyük. Çocuk istismarı ve ihmalinin ne denli büyük ve önemli bir sosyal problem olduğunun bilincine de henüz ulaşamamış durumdayız.
Çeşitli yasalarda ve taraf olduğumuz uluslararası sözleşmelerde çocukların ihmal ve istismarının önlenmesine yönelik düzenlemeler bulunsa da maalesef bu hükümler günlük ihtiyaçları karşılamak konusunda yetersiz kalmakta. Yakın zamanda Mersin’de bir arkadaşını öldüren suça sürüklenen çocuğun yakın çevresi çocuğun oynadığı oyunun ve izlediği videoların etkisine dikkat çekti. Ancak maalesef hukuki yönüyle değerlendirildiğinde hukuk sistemi çocuklara ancak bir istismar veya ihmal halinde müdahale edebilir.”
“Hukuk sistemimizde ve birçok ülkede çocukların bakılıp yetiştirilmesi görevi ilk önce ana babaya düşmekte ve maalesef birçok ana baba sosyo kültürel ve ekonomik yetersizlikler nedeniyle çocuklarına gereken ilgi ve özeni gösterememektedirler. 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu birtakım koruyucu ve destekleyici tedbirler sağlıyor olsa da uygulamada ancak bir şikayet üzerine ve çoğunlukla çok büyük zararlar meydana geldikten sonra müdahale şeklinde görülmektedir.
Çocukların fiziksel sağlığı kadar ruhsal sağlığının önemini de vurgulamak istiyorum. Bu son olayda görüldüğü üzere çocuklar maruz kaldıkları psikolojik etmenler onların sağlıklarını bozmakla kalmayıp çevrelerine zarar verir hale gelmelerine neden olmakta. Bu gibi durumlarda Çocuklar hakkında koruyucu ve destekleyici tedbir kararları alınabilir ve bu kararlar ise; çocuğun anası, babası, vasisi, bakım ve gözetiminden sorumlu kimse, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu ve Cumhuriyet savcısının istemi üzerine veya re’sen çocuk hâkimi tarafından alınabilir.”
“Ancak yine bu son olayda olduğu gibi durumlarda ailenin çocuğun ruhsal sağlığını korumaya yönelik gerekli önlemleri almamış olduğu veya çocuğun göstermiş olduğu belirtileri fark edemeyerek yine ihmal suretiyle çocuğun sağlığını koruyamamış olmak durumu gündeme gelecektir. İhmal durumlarının ileri boyutta olması halinde olası cezai sorumlulukların yanı sıra velayet haklarının sınırlandırılması, hatta velayet haklarını tümüyle kaybetmeleri durumu bile söz konusudur.”
YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)