YÖK, kurulduğu 1981 yılından bu yana, kendine rakip olarak kurulmaya çalışılan tüm idari organları yok etmeye çalışırken, kendi içinde de amip bölünmeye maruz kaldı. Bunun en son örneklerinden biri Vakıf..
YÖK, kurulduğu 1981 yılından bu yana, kendine rakip olarak kurulmaya çalışılan tüm idari organları yok etmeye çalışırken, kendi içinde de amip bölünmeye maruz kaldı. Bunun en son örneklerinden biri Vakıf üniversitelerine gönderilen tarihsiz, sayısız “Vakıf Yükseköğretim Kurumları İstişare Çalışma Grubu’nun” kurulduğuna ilişkin yazı. Kısacası, YÖK “YÖK” doğurdu.
Kurulduğu 1981 yılından bu yana kırk yıldır tartışmalara sebep olan, Türkiye’de kurulu her politik partinin programında kaldırılacağı söylenen ve Türkiye’de herkesin karşı çıktığı tek kurum olan YÖK’ün dosyasını açıyoruz.
VARAN 4:
YÖK, YÖK DOĞURDU:
YÖK “VAKIF ÜNİVERSİTELERİ” YÖK’ÜNÜ KURDU
Yazı içeriğinde, YÖK tarafından Grup’a verilen görev ve yetkilerin tamamının, YÖK’ün 2547 sayılı yasasında bizzat YÖK’ün (YÖK bir Kurul’dur) kendisine verilen görevlerin bire bir aynılarının YÖK tarafından tadat edildiği görülüyor. Uzmanlar, bunun “Vakıf Üniversiteleri YÖK’ünün kurulmuş” olmasından başka bir anlama gelmediğini vurguluyorlar. Üstelik bu “yeni” YÖK’te, bir kaç imtiyazlı (çapraz finansmanlı) vakıf üniversite rektörlerinin de bulunması, durumu, “rakip oldukları diğer üniversitelerin aleyhine anayasaya karşın bir eşitsizlikçilik” olduğunu ekliyorlar.
Görüşlerine başvurduğumuz Vakıf üniversiteleri yetkilileri, “tüm Türk yükseköğretim alanını düzenleyen, denetleyen ve onaylayan YÖK’ün kendisinin, YÖKAK’ın ve CBEÖPK’nun bulunduğu bir yapıda bir tane daha YÖK’e benzer kurula neden ihtiyaç duyulduğunun anlaşılamadığını” ifade ediyorlar. “Bu YÖK’ün kendi görevlerini yapmadığı anlamına mı geliyor? Adında yer alan ‘istişare çalışma’ nın kime ve nasıl sonuçlar yaratacağının da bilinmediğini” ekleyen yetkililer, grubun oluşturulma zamanı, biçimi ve kapsamının bugünkü mevzuatta yer almayan bir biçimde ortaya çıktığını hatta bu mevzuata aykırı olduğunu vurguluyorlar.
YÖK İLK KEZ BİR “İSTİŞARE ÇALIŞMA” GRUBU KURUYOR
YÖK bilindiği gibi uzun süredir, tüm üniversitelere açık istişare toplantıları yaparak, bilgilendirme yapıyordu. Bu toplantılara istişare adını vermesi oldukça sorgulanabilir olmasına karşın (çünkü bu toplantılar emir komuta tarzında bilgilendirme toplantıları idi), ilk kez bir “İstişare Çalışma” Grubu oluşturması, özellikle bu yeni kurulan grubun kapsamına şimdilik alınmayan Vakıf üniversitelerini sorulara gark ediyor.
ÜYELER “ÇAPRAZ FİNANSMANLI” VAKIF YÜKSEKÖĞRETİM KURUMLARINDAN OLUŞUYOR
“Vakıf Yükseköğretim İstişare Çalışma Grubu” şu üyelerden oluşuyor:
KURUL TARAFLILIK KOKUYOR
Üyelerinin aynı gerçek YÖK gibi zaman zaman değişeceğini, yani süreli ve sorumlu bir çalışma grubu olmadığını ve taraflı bir “istişare çalışma” grubu gibi tasarlandığını ima edercesine şu idari görev ve yetkilerle donatılarak oluşturulmuş bulunuyor:
Bilindiği gibi, “istişare” danışma ve görüş paylaşımı demek. Bu nedenle istişare kapsamında bir işlem tüm tarafları kapsıyor. Oysa “çalışma grubu” adı da, kurulan kurula eklenince ve başlangıçta bu kurulda sadece bazı imtiyazlı vakıf üniversiteleri temsil edilince durum “öngörülemez bir idari işlem” haline geliyor. Bu da idare hukukunun en temel ilkesi olan “idarenin öngörülebilirliği” ile çatışıyor. “İstişare” organına idari görev verilmesi anlamına gelen bu durum, bu grubun görüş bildirdiği konuların uygulanıp uygulanmayacağı da bu durumda şüphe konusu oluyor.
Oysa, yazıda tadat edilen kurulun yükümlü olduğu iş ve işlemlerin tamamının YÖK tarafından zaten yapılagelen veya yapılması hüküm altına alınmış olan işlemler olduğu görülüyor.
NEDEN VAKIF MESLEKYÜKSEKOKULLARI YOK?
İşin daha da garibi, yasalara göre yükseköğretim kurumları olan tüzel kişiliğe haiz Vakıf Meslek Yüksekokullarının grubun üyeliğinden muaf turulması ancak, özellikle “uygulamalı eğitim gerektiren konularda” da kurulun görevli addedilmesi, kurulun sümmetedarik kurulduğu izlenimini yaratıyor. Adında “yükseköğretim” olan bir grubun “uygulamalı eğitim” alanı olan meslek yüksekokullarını dışta tutması garipsenmniş bulunuyor. Görüşlerine başvurduğumuz bazı yetkililer, bu durumun nedenlerinin YÖK tarafından açıklanmasının uygun olacağını söylüyorlar.
“YÖK KALDIRILACAK” DİYEN İKTİDAR PARTİSİNE KARŞIN İKİNCİ BİR YÖK NE YAPACAK?
Cumhurbaşkanına yanlış rektör listeleri göndermek, yazışmalarında özensizlik ve mevzuata aykırı ayırımcılık yapmak ve daha da önemli olarak içinde barındırdığı kuruluşların (ÖSYM vd.) soru çaldırması gibi hukuki sakatlıklarla malul YÖK, kuruluşundan bu yana Vakıf üniversitelerine, gelişimi önlemek, kalite tacizinde bulunarak YÖKAK’nun alanına girmek, gereksiz ve kamu yararı olmayan kriterler uygulamak, denetlerken hukuka aykırı düzenlemeler talep etmek gibi işlemler yaparken, Vakıf üniversitelerine adeta ikinci bir “YÖK” tayin etmesi kafaları kurcalıyor. Vakıf üniversitelerinde asıl sorulan soru ise, bu “ikinci YÖK” neden kuruldu ve ne yapacak sorusu? Bu konuda görüşlerine başvurduğumuz YÖK başkanı sorularımızı cevaplandırmadı.
CUMHURBAŞKANININ İMAJINI ZEDELEMEK DOĞRU MU?
İktidar partisi dahil, tüm politik parti programlarında ve beyanlarında, “kaldırılacağı” kesin dille ifade edilen YÖK’ün, Cumhurbaşkanlığını ve idarenin diğer ilgili kuruluşlarını (MEB, CBEÖPK ve YÖKAK) zor durumda bulunacak buyurgan ve öngörülemez işlemleri, Cumhurbaşkanının defaatle ifade ettiği gibi, “son yirmi yılda eğitim ve kültürde başarısız olduk” serzenişine yolaçarak, yürütme erkinin tamamının imajını zedelemeye devam ediyor.
Kaynak (Haber3)
YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)